Tarih: 3 Haziran 2025 Salı 16:08

Kitap 17 yaşında dünya okçuluk şampiyonu bir tıp öğrencisinin gözünden okçuluk sporunun sadece bir spor olmadığı çok değerli anlamları içinde barındıran bir yolculuk olduğunu anlatıyor.
Sporun odağında elinde ok ve yayla, hedef tahtasının önünde bir insan var, adeta kaderiyle baş başa, yalnız! Bu dünyada herkesin yalnız olması ve önlerinde bir hedefleri olması gibi.
Okçuluk sporunda her sporcunun 3 hakkı ve her hakta 40 saniye süresi vardı.
3 haklarımız ve “40 saniyelerimizde” ya iyi atış yapıp puanlar ıtoplayacağız ya da hakkımızı kaybedeceğiz. Ya başaracağız, ya da kaybedeceğiz.
Oysa bu kitap her şeyden önce başarmak güdümlü insan olmaktan ziyade başarılı insanın iyi insan olmasını da çok önemsiyor.
Ayrıca “başarısızlığın” başarmak kadar önemli olduğunu da anlatan bir bakış açısına sahip.
Kitaptaki ana karakterimiz, insanı insan yapan değerlerin başarmayla olan ilgisine dikkat çekerken, kendisine yabancılaşmış başarmak zorunda olan çevresel kodlu zihnin kalıplarından çıkarak adeta dünyasında özgürleşiyor.
Kitap 3 bölümden oluşuyor: Şampiyon okçu Burak birinci bölümde bu dünyada okçu gibi yaşamak zorunda olan insan dünyevi hedeflerine nasıl ulaşır, hedefine nasıl gider, diye soruyor; ikinci bölümde ise bunun bir dünyevi değeri var mıdır? Diye sorguluyor
Ve son bölümde âdeta dünyasında özgürleşerek başarılı insandan ziyade manasını arayan insanın çıktığı hakikat yolculuğunu anlatıyor.
“Biz bu dünyaya okçu olmaya gelmedik ki, ok olmaya geldik” diyor.Elimizdeki telefonlar, bilgisayarlar, arabalar, evler, makamlar,şöhret hepimizi okçu gibi yarışmacıya dönüştürüyor ve çok cüretkâr ve azami istek sahibi günümüz insanı, sahip olduğu dünyevi araçlarla tıpkı bir okçu gibi daha fazla hedef ve başarı peşinde.
Bu eser, asıl olan okun da yayın da bizim olmadığı ve hatta okçunun da biz olmadığı bir dünyayı aralıyor. “Sen okçu olmaktan vazgeçersen, okun kendisi olursun!”diyor. Marifet okçu olmak değil, hakikat ok olmaktır! Sağlam ok olmaya talip olursan; okun gideceği yer de kalbindir. “Kalp de senin evindir!” diyen bir kadim düşünceyi paylaşıyor.
Muhsin Cömert Kimdir?
1976 yılında Mersin’de doğdu. Çocukluk yıllarını o dönemlerde Hamidiye Mahallesinde faaliyet gösteren TRT Çukurova Radyosu karşısında bulunan bahçeli iki katlı dedesinden kalma tarihi bir evde ve sokakta geçirdi.
Onur duyduğu dedesi Ali Cömert, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olarak önce Suriye Filistin cephesinde daha sonra da Mersin’in Fransız işgalinde savaşmış 13 yıl askerlik yapmış bir Kuvai Milliye gazisidir.
Şu anda Hamidiye Mahallesinde bulunan Sultan Abdulhamid Kışlası olarak da bilinen Hamidiye Kışlasını 1800’lü yılların sonunda Osmanlı devletine hibe eden Mersin’in yerli eşrafı büyük dedesi vatansever Sadettin Bey’in soyundan gelmektedir.
Mersin Çamlıbel’de Salim Yılmaz Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra çocukluğunda TRT Çukurova Radyosu Sokağında hayalini kurduğu reklam, radyo/tv yayıncılığını okumak için bölüm ikincisi olarak Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesini kazandı.
Üniversitede henüz ikinci sınıfta okurken Selçuk Üniversitesi tarihinin de ilk ödülü olan Uluslararası Reklamcılık Derneği en iyi radyo reklamı ödülünü İstanbul Conrad İstanbul Bosphorus’ta almaya layık görüldü.
Aynı yaz döneminde İstanbul’a yerleşerek Türkiye’nin ilk reklam ajansı Man Ajans Thompson’ın kurucu ortaklarından reklamcı Hulki Aktunç’un Yaratım FCB adlı ajansında staja başladı.
Thompson Global Reklam Gridiyle tanışarak Junier reklam yazarı olarak birçok majör markanın ajans takımlarında yer aldı. Ustam dediği merhum Hulki Aktunç’tan Man Ajans reklam gridiyle reklamcılığı öğrendi.
1998 yılında Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü onur belgesiyle İletişim Fakültesinden mezun oldu.
Mezun olduktan sonra İstanbul’da Man Ajans diğer kurucu ortaklarından Ege Ernart ve Faruk Atasoy’un sahibi olduğu Birikim FCA’dan gelen teklifle ilk profesyonel çalışma hayatına adım attı.
Birçok majör markaya ürettiği reklam fikirleriyle konkurlar kazanılmasına katkı sağladı.
Vatani görevini İstanbul Samandıra 1.Ordu Hava Alayında teknik kontrol yazıcısı olarak yaptı.
Beşiktaş’ın 100.yıl şampiyonluğunda Beşiktaş JK 100.yıl iletişim Komitesi üyesi olarak görev aldı.
Şampiyonluk maçında sahaya ipli retro formayla çıkılması fikrini geliştirdi.
Uygarlığın Keşfi: Çatalhöyük Belgeselinin yönetmenliğini yaptı.
Avrupa Komisyonu Girişimcilik Komitesi olan EEAA’ya Büyük Fikirler adlı kısa filmin yönetmenliğini gerçekleştirdi.
Tarihin dokusu, kokusu, tadı: Tarsus belgeselinin yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını yaptı.
Yönetmenliğini Ahmet Utlu’nun yaptığı Sınırların Ötesi: Antakya belgeselinin danışmanlığını üstlendi.
Çocukluğundaki Mersin İdman Yurdu sevdası ve doğduğu eve yakın olan Tevfik Sırrı Gür Stadının yanında büyümesinin imgeleriyle Mersin’in süper lig hayalinin pr ve kitle iletişim projesini gerçekleştirdi.
Ve 30 yıl sonra Mersin İdman Yurdu’nun Süper Lige çıkışında gönüllü olarak “Bizim Bir Hayalimiz var” belgeselinin yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını yaptı.
Uzun yıllar sonra çocukluk aşkı memleketi Mersin’e dönerek tam hizmet reklam ve prodüksiyon hizmetleri üreten kendine ait bir tam hizmet reklam ajansı kurdu.
Türk Kahvesi ve lokumuna olan tutkusu eşiyle Kahve Festivali adlı bir marka kurmasına yol açtı.
Kahve Festivali tescilini alarak Mersin’den başlattığı bu kahve yolcuğuyla günümüzde Türkiye’nin dört bir yanına yayılan Kahve Festivali eventlerine ilham kaynağı olmanın onurunu yaşamaktadır.
2014 yerel seçimlerinde Hatay’dan aldığı davet sonucunda yaptığı sunum ile Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı resmi baş danışmanı olarak atandı.
Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkan Baş Danışmanlığı görev süresi boyunca Hatay Kent Konseyi Kurucu Genel Sekreterliği, Hatay Expo 2021 Genel Koordinatörlüğü, Hatay Ulaşım A.Ş Genel Müdür Yardımcılığı, Hatay Deniz Otobüsü(HADO) Genel Koordinatörlüğü, Hatay
Unesco Projeler Koordinatörlüğü, One Turkey Hatay Koordinatörlüğü gibi görevlerde bulundu.
Kişisel çabalarıyla “Gelecekte Mersin” mottosuyla aralarında dünya çapında Mersinli önemli iş ve bilim insanlarının bulunduğu yaklaşık 30 kişiyle Mersin Büyükşehir Spor Kompleksinde 2 gün süren bir arama toplantısının moderötörlüğünü yaptı.
Bu toplantı neticesinde Mersin haritası üzerinde yapılan rakımsal işaretlemelerle Anamur’dan Yenice’ye 150’ye yakın Mersin’in geleceği projeleri ortaya çıktı ve bunu rapor haline getirip kitaplaştırdı.
2021 yılında Tarsus’tan gelen davet üzerine Unesco Kültürel Miraslar Proje Koordinatörü olarak resmi olarak ataması yapıldı.
Tarsus St.Paul ve çevresi çok katmanlı Unesco dosyası alan yönetimi koordinasyonun sağlanması için Tarsus Unesco Evi’nin kurulması, Kültür Bakanlığı yaşayan miras ve kültürel etkinlikler genel müdürlüğüyle temaslar kurarak Türkiye’deki tüm konar göçer, yaylacılık kültürünün pilot lokasyonu olarak Toroslarda yaşayan miras Sarıkeçililer Unesco adaylığı, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü) tarafından finale kalan yüzme havuzları can suyu da olsun adlı sosyal inovasyon genel koordinatörlüğü görevlerinde bulundu.
Muhsin Cömert şimdiye dek 27 yıllık kariyerinde 500’ün üzerinde fikri ve projeyi hayata geçirmiştir. Bir o kadar da hayata geçmesi için projeler üretmeye devam etmektedir.
Şimdilerde dünyadaki gelişmelerin sonucunda öngürülen ve yaklaşan “yeni ortaçağ düzenine” karşın kentlerin temel yarar unsurlarıyla döngüsel kalkınma projeleri üzerinde çalışıyor.
Tarihte olduğu gibi Türkiye’ye ilham olacak kişi başı 85.000 $’la ABD’nin ve dünyanın en büyük ekonomik ve kültürel gücünü temsil eden Kaliforniya ile aynı enlem kuşağında yer alan 21 derece sıcaklık ortalamasıyla Avrupa’nın en sıcak kenti Mersin için“Astropikal Güç Mersin ” adlı fakirliğin panzehiri ve benzersiz yerel kalkınma modelleri içeren 150 proje üzerinde çalışıyor.
Nobel Yayınevi tarafından basılan Okçunun Eli adlı kitabın yazarıdır.
Evli 2 çocuk babasıdır.