Ahmet Kemal TEKİN
Tarih : 6.06.2024


Hayvan Sevgisi, Saray Sevgisi


 

Hepimiz bilmeyebiliriz; İslam uygarlığında hayvan sevgisi çok eskilere varsa da,Müezza örneğin, sarayda hayvan beslemek, bir saraylı gibi aslan, kaplan, geyik sahibi olmak Emeviler zamanına daha çok Şam’da, zamanın hükümdarlarının, biz artık büyük bir devlet olacağız dedikleri Roma’ya özendikleri zamanlara denk gelir.Evet saray sevdası da bu döneme denk gelir. Yani internette belki pek çoğumuzun gördüğü Arap Şeyhlerinin saraycıklarında kaplan, aslan beslemesinin evlerinde tasmalarla bu hayvanlara eziyet etmesinin İslam Peygamberiyle zerre bağı bulunmamaktadır. Tamamen Emevilere özentidir bunlar, sonraları tüm İslam Devletlerine yayılmıştır. Bahçelerde çeşitli hayvanların bulunması da bu dönemlerden kalmadır. Hatta koru sahibi olmakla ilgili Hz Ayşe’ye yapılan eziyet de dillere destandır.

Türklerin Orta Asya geleneğine yaslanan doğaya hayranlığıysa ayrı bir damardan devam etmiş, Bursa’nın fethinde önemli rolü olduğunu bildiğimiz Geyikli Baba unutulmamalıdır, geyik sırtında Anadolu’ya geldiği söylenir. Ayrıca bizim kültürümüzde kurttan daha çok geyik önemli bir yere sahiptir, yani henüz bizim kültürümüze Yavuz’un getirdiği uzak bağ İslam’la doğa bağımızda çok tutarlıdır. Neden kurt olsun ki zaten, geyikten beslenen etini, sütünü kullanan bir toplum neden başat öge olarak kurdu seçsin.

Saraylı oldukça bu bağ elbette yerini geometrik, bitkisel motiflere yerini teslim etmiştir. Hatta hayvan motifleri gittikçe stilize bir hal almıştır. Kentlerin, köylerin merkezinde modern zamanlardaki gibi hayvanlarla olan ilişkilerimizde bu yapı içinde devam etmiştir. Modern zamanlarda zaten, devasa metropollerde hayvanların sokakta dolaşması handiyse cahillikle eş görülmüştür. Bu da insanın doğayla ilişkisi ya da sağlıkla, sosyolojiyle bağı elbette çok fazladır.

Hayvan sevgim çok da hayatımda yer tutmaz, zaten bir canlının külfetini alacak kadar da kendimi yetkin görmedim, yapamam da ama onların eziyetine katılmak da ne denli doğru olur bunlara ortak yaşam alanımızda nasıl değerlendirmeliyiz pek de üzerinde düşündüğüm bir konu olmadı.

Hayvanlarla olan ilişkim popüler anlamda bir totem ya da simgesel olarak da çok fazla değildir. Kendimi bir hayvana yakın görmekten ziyade onlara zaman ayırmaktan ziyade bir kitapla anılmayı tercih ederim. Yani bir hayvanın yeri doğanın içinde olmalı zannımı hep korudum. Evet bir kedim, köpeğim oldu, bahçeli bir evimiz vardı ancak, o da dedemin eviydi zaten. Eskiden Anamur’da herkesin bir kedisi, köpeği vardı benim çocukluğumda zaten.

Bugün kentte, baktığım yerde bu denli hayvan sevgisinin insana olan saygının çok ötesine geçmesini bir türlü kavrayamadım. Çeteleşen köpeklerin bir çocuğa işkencesini gördüğümde de bir anlam veremiyorum, eskiden neden çete olmazdı bu hayvanlar sorusunun elbette yanıtı belirli, fakat şunu unutmayalım nereden bakarsak bakalım geleceğe doğru bakmak ve yeşil, doğa dostu olmadığımız sürece bu kargaşanın da çözüleceğini sanmıyorum. Gelecek yeşil ve doğanın olmadığı yerde zaten hayvan sevgisi, insan sevgisi olsa ne olur ki!

 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 

 

  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız
 
Yorumunuz
 


 



ANASAYFA
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM

mersinpost.com.tr © Copyright 2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.


URA MEDYA