Ben daha gençken yanımda bu vaşak yokken diye bir şiire devam eder İsmet Özel, yanımda bu vaşak yokken… Evet bendenizin arada aklına takılır bu, yanımda vaşak yokken demek; yanımda yazı yokken demek olmadığı kesin, yanımda estetik, yanımda teknoloji de yoktu demediği kesin. Bunların herhangi biriyle estetik, teknoloji ve yanımda vaşakla gezmekte tuhaf olmazdı, bundan bin yıl kadar önce Şam’da bir vali olsam örneğin. Örneğin Bizans’tan bir şeyleri devşirip de onlara benzemek sarayımın olması da tuhaf olmazdı, ama benim için bunlar tuhaflıktan çok daha öte, ya yanımda, yanınızda gerçekten yazı, estetik, sanat yapıtı, fotoğraf olmasaydı, ne olurdu.
Eskiden sanat ve zanaat ayrımını kolayca tanımlar, belgeler, moda tabiriyle argümanlar vardı elimde. Örneğin bir nesnenin, bir yapıtın biricikliğinden bahsedebiliyorsam onun sanat yapıtı olması; İnsan bir sanat yapıtıdır. Ama günümüzde elimizde karmaşanın doruğu var, bir şeyin biricik olmasına da Sosyalistler tamamen karşıdır, bir sanat yapıtından bahsediyorsak hem biricik olacak hem de topluma hizmet edecek, evet SSCB’nin sanat anlayışıydı bu, bu hizmet dendiği anda da anlaşılabilir olacak hatta tek başına topluma hizmet etmesi yeterli.
Anlaşılabilir olmak handiyse belirleyici kuraldı Marksist anlayışa göre, ta ki masa başı sosyalistleri belki de Kafka’yı anlayana kadar, Avrupa’da hayaletin izini bulmayı başarana kadar. Negri örneğin bunlardan bahsederken, Avrupa’daki hayaletin izlerini çoktan keşfetmişlerdi Varoluşçular sayesinde sıradan okur.
Teknolojinin gelişmesi ve artık her şeyin zanaat olması, kolayca Yapay Zeka’da karşılığını bulması pek çok şeyin, hatta sanat yapıtının, kelime oyununu da beraberinde getiriyor eser mi yapıt mı? Yapıt malum yapmaktan, eserse biraz da gizemli olandan ortaya çıkıyor, bunda da dilin varsıllığını kullanıyor pek çok estetik uzmanı –hayır dudak göğüs yapan doktorlardan bahsetmiyorum- bu da belki tanımlama gereğini koşulsuz kılıyor, bizler gibi bu iş üzerinde fazla düşünen sanat tarihçileri, felsefeciler ve sosyal bilimciler için.
Aslında başından beri anlattığım belki de bir sosyal mühendislik tanımıdır sanat. Yanında bir vaşak taşıyordur sanatçı, kültürlü bir vaşak, bu çok eprimiş bir tanım, arslan ile aslan birbirine benzeyen sözcükler olsa da arslan kültürlü olan, bilge olan demek değil midir? Benden duymuş olmayın ama çocuğunuza aslan adı koymayın, doğrusu arslandır. İşte burada kültürel kabullenmeler ve öykünmeler ortaya çıkıyor, kültürel kabullenme Mimar Sinan’a öykünmektir. Bu bir temsille anlatılamaz, yahu bir dernek dersinde bunları anlattım da, temsil ve ifade sorunu diye daha sonra ne karmaşalar duydum. Evet kulaktan dolma konuşmuyorum, bu işi biliyorum ve sizlerin bilip bilmeden konuşması benim çocuk doktorluğu yapacağım demek kadar komedi olur. Temsil ve ifade tanımları, hatta daha ileri gidersem, ki bu ileri gitmek neredeyse sanatın hakikat/gerçek sorunsalını kapsar, kendinizi o kadar önemli görmeyin, belki zerre istemesem de benden bir kültür bakanı olur da sizden her şey olma olasılığı düşük.