Hasan Gezer
Gazze’nin enkazında bir ‘Soykırım anıt’’ çağrısı
Yazı Tarihi :
11.10.2025
E-Mail
:
gezer.hasan@gmail.com
İnsanlık, tarihinin belli dönemlerinde öyle trajediler yaşar ki, bu acılar sadece o anı değil, geleceği de şekillendirir. Gazze de böyle bir trajedinin, bir soykırımın sahnesi oldu. Siyonist rejimin yıkıcı, yok edici ve emperyalist politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan o enkaz yığınları, sadece binaların, evlerin, hastanelerin molozu değil. O enkaz, insanlığın, adaletin, vicdanın ve uluslararası hukukun da paramparça olmuş halidir. Her ne kadar barış anlaşmaları masa başlarında imzalansa da -istisnalar hariç- Amerika'dan Avrupa'ya, Arap dünyasından uluslararası kurumlara kadar tüm dünya, o enkazın altında kalmıştır. Bu, hepimizin ortak utancı ve yarasıdır.
İşte tam da bu noktada, şair ve yazar İbrahim Hakkı Gündoğdu'nun ortaya attığı fikir, bu karanlığın içinden çıkan bir ışık hüzmesi gibi: Gazze'deki enkazın bir kısmını, orada yaşanan soykırımın hatırasını ebedileştirecek bir anıtın temeli yapmak.
Bu fikir, son derece kıymetli ve yerindedir. Çünkü sanat, tarihin en karanlık anlarını bile belgeleyen, unutulmaya yüz tutmuş acıları hatırlatan ve insanlığa ders olacak mesajlar veren en güçlü araçlardan biridir. Sanatın dönüştürücü ve iyileştirici gücü, bu enkazı, tüm dünyanın görmesi gereken çarpıcı bir uyarı anıtına dönüştürebilir. Bu anıt, sadece geçmişi değil, yaşananlardan ders alınmazsa insanlığı bekleyen karanlık geleceği de anlatmalıdır.
İbrahim Hakkı Gündoğdu'nun bu önerisi nasıl hayata geçirilmeli?
Öncelikle, uluslararası düzeyde bir heykel çalıştayı düzenlenmeli. Dünya üzerinde kaç ülke varsa, o kadar sayıda sanatçı bu çalıştaya davet edilmeli. Sanatçılar, kendi estetik anlayışları ve duyarlılıklarıyla yoğuracakları her biri ayrı bir anlam taşıyan heykeller üretmeli.
Bu süreçte ortaya çıkacak en görkemli, en çarpıcı eser, yaşanan acıların merkezine, Gazze'ye dikilmeli. O topraklardan çıkan enkazın bir kısmının üzerinde, orada yükselen bir anıt olarak, tüm dünyaya meydan okumalı. Üretilen diğer tüm heykeller ise, katılan sanatçıların ülkelerine götürülerek, oralarda sergilenmeli. Böylece Gazze'de yaşananlar, dünyanın dört bir yanında, bir insanlık dersi olarak anlatılsın. Bu eserlerden birini kendi ülkesine almayan devletlerin almadığı heykeller de toplu olarak Gazze'de sergilenip ikinci bir utanç vesikası olarak gösterilmeli. Bu proje, aynı zamanda somut bir dayanışma ağına da dönüşmeli. Çalıştay kapsamında yapılacak her türlü eserin satışından, açılacak bağış kampanyalarından elde edilecek gelir, Gazze'nin yeniden inşasına ve en çok da o enkazların altından sağ çıkmayı başaran Gazzeli çocukların eğitimine aktarılmalı. Bu, sanatın iyileştirici gücünün bir başka tezahürü olacaktır.
Gazze'de yaşanan bu insanlık trajedisinin hatırasını, oradaki acıyı, direnişi ve insanlığın düşebileceği uçurumu gelecek nesillere aktaracak böyle bir eserin varlığı, tarihe düşülecek çok anlamlı bir kayıt olacaktır. Bu fikrin, tüm insanlığın vicdanına hitap eden bir projeye dönüşmesi için elimizden gelen her türlü desteği vermeliyiz. Gazze'nin enkazı, ancak böyle anlamlı bir amaçla hayat bulursa, o acıların unutulmamasına bir nebze katkı